09.03.2023 Kahramanmaraş

 

Deprem sonrasında istasyonların yeniden aktif hale gelmesi için ihtiyaç duydukları aşamalar

Merkez üssü Kahramanmaraş olan ve 6 Şubat’ta meydana gelen deprem, ülkemizin deprem ülkesi olduğunu ağır bir şekilde bir kez daha bizlere hatırlattı.

Ülkemizin yaşadığı en büyük felaketlerden biri olarak tarihe geçen bu depremde hayati önem taşıyan hastane, yol, hava alanı ve benzeri önemli yapıların yanında akaryakıt istasyonları da bu kriz içerisinde hasar aldı ve büyük çoğunluğunun faaliyeti durdu.

Bu felaket bize gösterdi ki akaryakıt istasyonları sadece araçlara yakıt tedariği yapan tesisler değildir. Afet durumlarında bölgedeki birçok faaliyetin devam edebilmesi için önemli bir yere sahiptir. Acil durumlar sırasında, mevcut yakıt stokları ile acil durum araçları, ambulanslar, itfaiye araçları, iş makineleri ve diğer önemli araçların yakıt ihtiyaçlarını ilk andan itibaren karşılamaya başlar. Ayrıca son yaşadığımız felakette görüldü ki kış mevsiminden dolayı birçok vatandaşımız ısınmak için akaryakıta ihtiyaç duymuştur. Bu nedende hizmet verebilir durumda gözüken istasyonların kısa süre içerisinde bölgedeki arama kurtarma çalışmalarına ve vatandaşların ihtiyaçlarına destek vermesinin son derece önemli olduğunu gördük.

Akaryakıt istasyonlarında deprem sonrası hasar tespitine yönelik İhtiyaç doğrultusunda istasyonlarda yer bilimleri alanında “Risk Tespiti” sağlanabilir. TORA Yer Bilimi Mühendisi Bahadırhan Sefa Algur konuyla ilgili şunları söyledi; ‘’Deprem büyüklüğü, enerji salınımı ve depremin şiddeti, sıklıkla birbirleriyle karıştırılan depremle ilgili kavramlardır. Depremin büyüklüğü tek bir değerdir ve fayın kırılması sonunda ortaya çıkan enerjiyi temsil eder, ancak her bir depremin olduğu coğrafyada dağılmış, farklı alanlarda birçok farklı şiddet değeri vardır. Şiddet, her konumdaki sarsıntının ölçüsüdür, bu genellikle depremin merkezinden uzaklığa ve zeminin türüne bağlıdır. Bu istasyonlar gibi faaliyetine devam etmesi gereken kritik yapılar için şu anlama gelmektedir: Olmuş olan tek bir deprem her bölgede farklı şiddette hissedilmekte ve yapının durumuna bağlı olarak farklı hasarlar almaktadır.  Deprem sonrasında yapılan hasar tespitinin ardından, bölgenin şiddet haritasına bakılarak, olabilecek olan artçı depremlerde istasyonun risk durumu belirlenebilir ve deprem bölgesinin ihtiyaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmayacağına karar verilebilir.’’

Deprem sonrasında istasyonların yeniden aktif hale gelmesi için ihtiyaç duydukları bazı aşamalar vardır;

  • Afetin bölgedeki insanlar üzerindeki etkisi ve yaşanılan kayıplar

Yaşadığımız bu felaket toplumun her kesimini ayırt etmeksizin etkilemiştir ve maalesef bunun sonucunda birçok vatandaşımız enkaz altında kaldı. Geri kalan insanlar ise ilk andan itibaren gerek yakınları gerekse diğer insanların enkaz altından çıkarılması için ilk andan itibaren mücadeleye başladılar. Son derece insani olan bu durumun sonucunda deprem sonrasında akaryakıt istasyonları gibi ihtiyaç duyulan kritik işletmeler belli bir süre çalışan eksikliğinden dolayı hizmet verememiştir. Arama kurtarma çalışmalarının başlangıç aşamasında oluşan akaryakıt tedariği probleminin nedenlerinden biri olduğunu gördük.

  • Lojistik problem

Akaryakıt istasyonlarına yakıt tedariği sağlanmasında istasyonlara ulaşım için kullanılan karayollarında oluşan hasarlar, yıkılan bina enkazlarının yolları kapaması sonrası özellikle şehir içi istasyonlara erişimin sağlanamaması, su baskıları gibi bazı durumlardan dolayı lojistik sıkıntılar yaşanabilir. Bu nedenlerle bazı istasyonların teknik olarak çalışabilir durumda olmasına rağmen akaryakıt ikmali alamadığı için hizmet sağlayamadığını tecrübe ettik.

  • Yapısal hasarların ve teknik alt yapının kontrollü

Çoğunlukla tek katlı binalara sahip akaryakıt istasyonlarında bina dışında kanopi olarak ifade ettiğimiz pompalar üzerinde çatı görevi gören yapılar bulunmaktadır. Doğru mühendislik ve yapı tekniklerinin uygulandığı istasyonların son derece yıkıcı olan bu depremde iyi bir sınav verdiğini söyleyebiliriz. İstasyonun yeniden faaliyete geçmesi, bu alanların ayakta kalabilmesiyle mümkün olmuştur.

Bu aşamadan sonra hızlı bir şekilde akaryakıt istasyonlarının mekanik ve elektrik alt yapılarının yeniden hizmet vermeye uygun olup olmadığını tespit edilmesi son derece önemlidir. Genel durumun hızlıca tespiti ve sistemlerin emniyetli bir şekilde çalışıp çalışmayacağı anlaşılmalıdır. Aksi takdirde akaryakıt istasyonları bu tip afetler sonrası çevresine ciddi zararlar verebilecek tehlike noktasına dönüşebilir.

-Teknik alt yapının kontrolü

Başta belirttiğimiz üzere bu yıkıcı depremden etkilenenler arasında elbette bu bölgede yaşayan ve bölge istasyonlarının teknik hizmetlerini veren yetişmiş teknik personel de etkilenmiştir. Bu noktada sektörde hizmet veren akredite müteahhitler farklı bölgelerde çalışan yetkin personellerini bölgeye sevk ederek bu açığı kapatmaya çalışmışlardır.

Bu kontroller esnasında istasyonun sahip olduğu ve alt yapıdaki bir takım kaçak veya hasarların (yakıt boruları elektronik kaçak dedektörü, gaz dedektör sistemleri, çift cidarlı tanklar ve cidar kontrol sistemleri vb.) otomatik olarak tespit edilmesinde önemli rol oynamıştır. Hatta bu tip sistemlere sahip birçok istasyon, kendi başına mevcut durumu kontrol etme ve hasar tespit etme imkanına sahip olmuştur. Aynı zamanda teknik firmaların çağrı merkezleri telefonla dahi olsa bu sistemlerin uzaktan kontrollerini yapıp sonuçları analiz ederek istasyonların çok kısa süre içerisinde satışa geçmesine destek olmuşlardır.

İlk kontrollerin yerinde yapılması gereken istasyonlarda öncelikle teknik ekiplerin istasyonlara ulaşması gerek trafik gerek kapanan yollar nedeniyle gecikmeler olmuştur.

Ayrıca bu fiziki kontrollerin daha uzun sürdüğü istasyonlarda yaşanılan insan yoğunluğu nedeniyle çalışmalarda aksamalar yaşanmıştır. Öte yandan fiziksel kontrollerde bir sorun tespit edilmeyen bazı istasyonlarda yaşanan şiddetli artçı depremler sonrası mevcut durumun değiştiği görülmüştür. Bu nedenle istasyonun mekanik alt yapısındaki hasarları (boru kaçakları, tank sızıntıları vb.) otomatik tespit eden sistemlerin varlığı bu kontrollerin kesintisiz olarak yapılmasını sağladığından oluşan arızaları çok kısa süre içerisinde alarm vererek kullanıcıları uyaracaktır.

Depremin hemen sonrasında TORA Çağrı Merkezi olarak uzak erişimin sağlanabildiği istasyonlarda mevcut emniyet sistemleri kontrol edilmiştir. Ancak iletişim ağında yaşanan sorunlar nedeniyle erişilebilir istasyon sayısı son derece az olmuştur. Buna alternatif olarak akaryakıt dağıtım şirketleri ile organize bir şekilde istasyonlardan bir yetkiliye ulaşılarak istasyonun genel durumunun tespiti ve telefon ile yapılan yönlendirmeler sonrası var olan emniyet sistemleri üzerinden istasyonun alt yapısı hakkında bilgi toplanmıştır.  Bu yöntemler ile ilk anda 10 ilimizde 200’ün üzerinde istasyona ulaşılmıştır.

Depremden hemen sonra ilk 5 gün TORA, yıkımın en çok yaşandığı iller öncelikli olmak üzere 140’tan fazla istasyonu ziyaret etmiştir. Yapılan kontroller sonucu, sağlam istasyonların satışa açılması veya satışa devam edebilmesi teyit edilmiştir. Hasar tespiti edilen istasyonlardaki riskler ilgili kişi ve birimlere raporlanmıştır.

Deprem bölgesine ilk ulaşan TORA Bakım Mühendislerimizden Kemal Başar, duruma dair ilk gözlemlerini şöyle aktardı;

‘’Afet bölgesinde tanık olduğum tablo bir insanın o ana kadar ki yaşam sürecinde karşılaştığı tüm zorlukları bir kenara bıraktıran ve ‘’neler oluyor burada?’’ dedirten sorular. Yıkılmış binalar, yangınlar, sirenler, çığlıklar bir yandan koşuşturmaca bir yandan çaresiz bekleyişler vardı. Kafamızda bir sürü soru işaretleri acaba biz ne yapabiliriz diye düşünüyorduk ve akaryakıt istasyonlarında kuyruklarda bekleyen yüzlerce insan ve araç vardı. Can kurtarmak için ihtiyaçları olan yakıtı almaya çalışan ve sırada akaryakıt bekleyen insanları görünce görevimizin can kurtarmakla eşdeğer olduğunu anladık ve hemen çalışmaya başladık. Genel kontrollerin yapılabilmesi için kanopi ve ana binanın durumu kontrol ettik. Çalışma yapılabilecek istasyonlarda; elektrik panosu ve diğer elektrikli ekipmanlarda devrilme gibi durumlardan dolayı oluşabilecek kısa devreleri tespit ettik ve giderdik. Şebeke elektriğinin devre dışı kaldığı istasyonlarda jeneratörü devreye alarak istasyonlara enerji sağladık. Ürün hat sızıntı testlerini yaparak tesisatların kontrolünü yaptık. Devreye alınabilecek istasyonlarda; otomasyon sistemi fiziksel hasar görmüş veya iletişim altyapısındaki sorunlardan dolayı otomasyon sistemi devreye alınamayacak durumda olan istasyonlarda gerekli yasal izinler alınıp manuel olarak istasyonların aktif hale getirdik.’’